“This life came so close to never happening..”
“What Slattery wants is a ring painted on concrete in the empty desert. With no living spectator around for miles, just him and the grinning demons. A chance to fight them each, one by one . . . to leave them broken and humbled, or even to lose the fights, but with nobility, and earn the respect of all the men who have showed him none. I want peace, he thinks to himself late at night. I want peace. But then he dreams of fistfights.”
“Polislerin canı cehenneme.güvenimize ihanet ediyorsunuz!
elini bir çocuğun pantolonuna sokan rahiplerin canı cehenneme.
onları koruyan, bizi kötülüğe yönelten kiliselerin canı cehenneme.
konu açılmışken, İsa'nın da canı cehenneme. paçayı ucuz kurtardı.
çarmıhta bir gün, cehennemde hafta sonu boyunca kaldı ve meleklerin ilahileri sonsuza dek onun için söylenecek.
Otisville' de yedi yıl yaşamayı denesene İsa!”
“Monty küçük tuvaletin kapısını kilitleyip, klozetin kapalı kapağının üstüne oturdu. Biri tuvalet kağıdı rulosunun takılı olduğu plastiğin üzerine, cehenneme kadar yolunuz var, yazmıştı. Kesinlikle diye düşündü o da. Ama senin de cehenneme kadar yolun var. Herkesin. Kapıdaki Fransız kadının, şarap içerek yemek yiyenlerin, siparişleri alan garsonların, hepinizin canı cehenneme. Bu kentin ve içindeki herkesin canı cehenneme. Sokak köşelerinde sırıtarak dilenen serserilerin, türbanlı Sihlerin, sarı taksileriyle birbiriyle yarışan yıkanmak bilmez Pakistanlıların da. Göğüs kıllarını alıp, memelerini büyüten Chelsea'li ibnelerin de. Hepsinin canı cehenneme. Aşırı pahalı meyvelerinden piramitler yapan Koreli manavların, onların plastik ambalajlara sarılı lale ve güllerinin de. Beşinci Cadde'de sahte Gucci satan beyaz cübbeli Nijeryalıların da. Brighton Sahili'nde küp şekerleri dişlerinin arasında tutarak çaylarını cam bardaklardan içen Rusların da. Hepsinin canları cehenneme. 47. Cadde'de elmas satan şapkalı, kirli gabardin takımlı, Mesih'in gelmesini beklerken sürekli para sayıp duran Yahudilerin de. Sokaklarda sürtenlerin, yaşlıların ve de spastiklerin de. Kendini beğenmiş, metrolarda sürekli gazete okuyan, kolonya sürünmüş Wall Street borsacılarının da. Hepsinin canı cehenneme. Washington Square Park'ta, bellerinden cüzdan zincirleri sarkan patenli punkçıların, her yere bayrak asan, otomobillerinin açık camlardan dinledikleri müziği bangır bangır herkese dinleten Porto Rikoluların da. Naylon eşofmanları ve St. Anthony madalyonlarıyla gezip, saçlarına durmadan briyantin süren Bensonhurst İtalyanlarının da. Enginarı Balducci'den, eşarbı Hermes'ten alan, büzük dudaklı, asık suratlı ev kadınlarının da. Asla pas vermeyi bilmeyen, savunma yapmayan, her turnikeye girişte bir adım fazladan atan varoş çocuklarının da. Babaları Tokyo'ya iş gezisine giderken mutfakta oturup esrar çeken okullu uyuşturucu müptelalarının da. Mavi giysileri içinde kabadayılık taslayarak dolaşan, kalın enseli, Krispy Kreme'e giderken bile kırmızı ışığı takmayan polislerin de. Knicks'in, Indiana'ya karşı oyunu nedeniyle Patrick Ewing'in, Charles Smith ve onun Chicago maçındaki başarısız uzaktan atışlarının, John Starks'ın Houston maçındaki korkunç şutlarının da canı cehenneme. Jordan'ı hiç yenemedikleri için cehennemin dibine kadar yolları var. Sürekli söylenip duran bücür Jakob Elinsky'nin de canı cehenneme. Hep sevgililerimin kıçlarına bakıp duran Frank Slattery'nin de canı cehenneme. Ben gidince özgürlüğünü ilan edecek Naturelle Rosariao'nun da canı cehenneme. Güvendiğim ama beni gammazlayan Kostya Novotyny'in de. Karanlık odasında film banyo edip duran babamın da. Karlar altında çürüyen annemin de. Bu kadar çabuk kurtulan İsa'nın da canı cehenneme. Çarmıhta yalnızca birkaç saat, cehennemde bir hafta sonu sonra melek ordusuyla eğlence. Bu şehrin ve içindeki her şeyin canı cehenneme. Astoria'daki tek katlı evlerden Park Avenue'daki dublekslere, Brownsville'deki projelerden, Soho'daki mağazalara, Bellevue Hastanesi'nden Alphabet City'deki meskenlere, Park Slope'un kahverengi taşlarına kadar her şeyin canı cehenneme. Bırakın Araplar her tarafı bombalasınlar, bırakın sular yükselsin ve bu fare delikleri yok olsun, depremler yıksın tüm bu yüksek binaları, alevler sarsın her yanı. Yaksın, yıksın, bitirsin. Ve senin de canın cehenneme Montygomery Brogan. Her şeyi mahveden asıl sensin.”
“Nekaj si moraš zapominiti o vodki, Jakob: vodka ne pušča madežev.”
“Konuş benimle, tamam mı? Konuş. Monty? Böyle yapma. Bu bizim son gecemiz." "Bizim son gecemiz değil bu. Benim son gecem. Seninse yarından itibaren önünde bir dolu lanet olası gece var. Dışarı çıkabilir, bir avukatın içki ısmarlamasına izin verebilir, Hudson' da çırılçıplak yüzebilirsin. Önünde çok zamanın var."
...
Onun yarınları olacağını, kahkahalar atıp, dostlarıyla eğleneceğini, kaldırımlarda dolaşıp, vitrinlere bakacağını, lokantalarda akşam yemekleri yiyeceğini düşününce kendini çok yalnız hissediyordu. Sigarayı elinde tuttu ama yakmadı.
Bir an yalnızca kısacık bir an Naturelle' den şüphelenmemiş miydi? O çılgın anda kadının telefonla evde uyuşturucu gizlendiği ihbarını yapmış olabileceği aklından geçmemiş miydi? O düşünceyi hemen aklından uzaklaştırmıştı sonra da. Neden böyle bir şey yapsın ki? Beni ihbar etmekten ne çıkarı olabilir? Ama bir kez insanın aklına kurt düşmeye görsün, bir daha benzer düşünceler kolay kolay zihinden atılamıyordu. Kuşku inancı giderek kemiriyordu. Ona bir daha güvenebilecek miydi? Ve eğer seninle yatan kadına güvenemezsen, en savunmasız anlarında yanında olan kadına itimat edemezsen, dünyada kime güvenebilirsin ki?”
“Bir dakika bekle, " dedi Naturelle. Mutfağa gidince Monty de gözleri kapalı bir halde, ağırlığını bir ayağından diğerine aktararak beklemeye koyuldu. Mutfaktaki musluktan sanki uzaklardan bir yerlerden bir alkış sesi geliyormuşçasına su damlıyordu. Naturelle elinde bir torba dolusu buzla gelip, torbayı Monty'nin yanağına bastırmasını işaret etti. Bir süre hiç kıpırdamadılar. Naturelle elini Monty'ninkinin üzerine koyup, bir süre bekledi.
Monty kadının kendisine sımsıkı sarılmasını, kulağına kimsenin kendilerini bulamayacağı bir yer bildiğini fısıldamasını diliyordu. Ona arkasından geleceğine, Otisville' de bir iş bulup her hafta onu ziyaret edeceğine söz vermesini istiyordu. Yedi senenin kötü bir rüya gibi geçeceğini sonra yeniden birbirlerine kavuşacaklarını, önlerinde daha upuzun bir ömür olduğunu, filan söylemesini bekliyordu.
Naturelle hiçbir şey söylemedi Monty de öyle. Sonunda Monty baş sallayıp, dönerek kapıyı arkasından kapattı. Poşeti ters çevirip içindeki buzların üç kat aşağı düşüşünü izledi. Sonra poşeti cebine koydu.”
“She's beautiful. She's the only woman - I've told you this, right? -Naturelle is the only woman I fantasize about after sleeping with her. I still do. Sometimes I'm riding the subway and all I can think about is getting home and getting her naked. p125”
“clung tightly to the Lord, faithfully following Him and obeying His commands (v. 6).”
“... everything based on arguments involving the ''is'' of identidy and the older el (elementalistic) 'logic' and 'psychology', such as the prevailing doctrines, laws, institutions, systems. , cannot possibly be in full accordance with the structure of our nervous system. This, in turn, affects the latter and results in the prevailing private and public un-sanity. Hence, the unrest, unhappines, nervous strain, irritability, lack of wisdom and absence of balance, the instability of our instituitions, the wars and revolutions, the increase of ''mental ills, prostitution, criminality, commercialism as a creed, the inadequate standards of education, the low professional standards of lawyers, priests, politicians, physicians, teachers, parents, and even of scientists - which in the last-named field often lead to dogmatic and antisocial attitudes and lack of creativeness.”
“WE THINK OF CAIN AS THE ONE WHO KILLED HIS BROTHER, but who else was around to kill? They were the first two born. Cain killed what was available. The story has nothing to do with brothers.”
“I would get an Irish victim advocate. Her hair bounced around her face, blazing in a fireball of red glory while highlighting the doubt in her eyes as she tried to soothe me. I took it with a grain of salt, smiled, and accepted the one of many hugs that generally came my way after a debriefing. She”
“And, dear God? Thank you for creating Daniel in all his sweet-ass hotness. That’s probably sacrilege, but I mean it most sincerely. Amen.”
BookQuoters is a community of passionate readers who enjoy sharing the most meaningful, memorable and interesting quotes from great books. As the world communicates more and more via texts, memes and sound bytes, short but profound quotes from books have become more relevant and important. For some of us a quote becomes a mantra, a goal or a philosophy by which we live. For all of us, quotes are a great way to remember a book and to carry with us the author’s best ideas.
We thoughtfully gather quotes from our favorite books, both classic and current, and choose the ones that are most thought-provoking. Each quote represents a book that is interesting, well written and has potential to enhance the reader’s life. We also accept submissions from our visitors and will select the quotes we feel are most appealing to the BookQuoters community.
Founded in 2023, BookQuoters has quickly become a large and vibrant community of people who share an affinity for books. Books are seen by some as a throwback to a previous world; conversely, gleaning the main ideas of a book via a quote or a quick summary is typical of the Information Age but is a habit disdained by some diehard readers. We feel that we have the best of both worlds at BookQuoters; we read books cover-to-cover but offer you some of the highlights. We hope you’ll join us.